24 Şubat 2020 Pazartesi

Merhaba

Bugün 24 Şubat J Bundan tam 4 sene önce bugün bloğumu açtım.

Yazmaya,  paylaşım  yapmaya ara verdim bazen. Ama bir şekilde yine döndüm buraya. Aslında  dört  yıl önce bir gün aniden aklıma gelmiş ve burayı açmıştım. O zamanlar daha farklı hayallerim vardı ama planladığım gibi olmadı. J Hayat zaten öyle değil mi? Hep başka planları var bizim için.

Bugün yani 24 Şubat çok özeldir bu yüzden benim için ama artık daha da özel.  Hayat güzellikler ve sürprizlerle dolu unutmayın. Bir de hiç umudunuzu yitirmeyin en önemlisi o J

Aslında buraya daha önce uzun uzun yazmıştım neden ara verdiğimi, neden yazmadığımı. Ama yanlışlıkla sildim sonra da tekrar yazmadım. J

Anlatmak istediğim, paylaşmak istediğim çok kitap var. Bu döndüğümü anlatan bir yazı olsun istedim sonra uzun uzun yazacağım kitaplarımı. Yazmayı özlemişim bunu fark ettim.

Umarım her şey istediğim gibi yolunda gider.

Birlikte çok güzel kitaplar okuyacağız.

Tüm sevgimle..



20 Şubat 2019 Çarşamba

Merhaba..

Aylar hatta seneler sonra tekrar merhaba. Yolu bir şekilde buraya uğrayan ya da arada bir bakan herkese sevgiler ヅ

O kadar uzun oldu ki yazmayalı. Nasıl başlasam ne yazsam diye düşünüp durdum. Bazen konuşmaktan çok yazmayı seven ben çok fazla ara verdim yazmaya.

Galiba yoruldum. Hani bazen olur ya içinizden hiç bir şey yapmak gelmez. Öyle oldu benim içinde. Harika kitaplar okudum ama bunu paylaşmak, yorumlamak ve fotoğraflamak gelmedi içimden. Bazen boşuna böyle şeylerle uğraşıyorum galiba diye düşündüm, bazen istemedim bazen de fırsat olmadı.

2018 okuma listemde harika kitaplar ve çok okumak vardı. Ama 2018 öyle yoğun ve koşuşturmaca, yoğunluk ve telaş ile geçti ki listemi tamamlayamadım. 2019 için ise böyle şeyler planlamadım. Hayatı olabildiğince akışına bırakmayı, hatta plan yapmamayı doğru buluyorum artık. Biz ne kadar plan yaparsak yapalım bir şekilde her şey olacağına varıyor. Kıssadan hisse yine de bol bol kitap okumayı istiyorum bu yıl.

Yine yoğun bir döneme girdim. Yeni sayfalar açtım. Bakalım neler olacak ツ

Hem merhaba hem de biraz döndüğümü haber verme yazısı olsun istedim.

Birlikte çok güzel kitaplar okuyacağız.


Tüm sevgimle..

15 Aralık 2017 Cuma

Kuyucaklı Yusuf-Sabahattin Ali


" Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzez'in varlığı Yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti. Onun bu kadar sebepsiz yere, bu kadar insafsızca Yusuf'un hayatından koparılması çıldırtacak kadar acı idi. Hayatında asıl aradığı şeyin Muazzez olmadığını biliyordu, fakat Muazzez olmadan bunu aramaya muktedir olamayacağını sanıyordu.” ( Sayfa 200 –YKY Yayınları-2010 Basım)
Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf  kitabından  bir bölümle başlamak istedim bu yazımda. Okuduğum en güzel kitaplardan biri diyebilirim. Açıkçası Sabahattin Ali’nin kitapları arasında da en sevdiğim Kuyucaklı Yusuf oldu. Kitabın genel konusu hakkında bilgi verip daha sonra düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

“1903 senesi sonbaharında ve yağmurlu bir gecede Aydın’ın Nazilli kazasına yakın Kuyucak köyünü eşkıyalar bastılar ve bir karı kocayı öldürdüler.” Diye başlıyor kitap. Bir cinayet ile başlayan kitap zamanla çok başka konular işleyecek.

Cinayeti soruşturmaya gelen kaza kaymakamı Salahattin Bey’in dikkatini çeker Yusuf ve onu evine götürür. Çünkü evlat edinmek ister bu cesur ve dik başlı çocuğu. Karısı Şahinde ise Yusuf’u istemez.Yusuf’un serseri hatta eğitilemeyecek bir çocuk olduğunu düşünür. Sadece kendi kızı Muazzez ile ilgilenmek ister. Şahinde oldukça zenginliğe, güce ve gezip tozmaya düşkün birisidir.(Şahinde karakterini kitabı ilk okuduğum andan itibaren sevmedim.) Salahattin Bey ise onun tam tersi beyefendi sessiz, sakin ve duyarlı birisidir.

Yusuf’un onlarla yaşamasını istememesine rağmen Salahattin Bey’den çekinen Şahinde sesini çıkarmaz ve birlikte yaşamaya başlarlar. Yusuf eğitim hayatında başarılı olamaz çünkü okumayı, okulu sevmez. Salahatin Bey’in tüm ısrarlarına rağmen okumaz. Hatta Salahattin Bey Yusuf’a okuması gerektiğini söylediğinde Yusuf ona “Babam okumamıştı ama anama sözü geçiyordu, bizim evde onun dediği oluyordu. Sen okumuşsun da ne olmuş bir karına söz geçiremiyorsun “ diye cevap verir. Bunun üzerine Salahattin Bey daha fazla ısrar etmez ve kendi zeytinliğinde Yusuf’un çalışmasını ister. Yusuf artık zeytinlik ve işçiler ile ilgilenmeye başlar.

Yusuf  Muazzez’i çok sever ona ağabeylik yapar ve ilgilenir. Hatta o evde sadece Muazzez’i sever.Çünkü en iyi anlaştığı sadece Muazzez’dir.Bir bayram günü Muazzez, Yusuf ve arkadaşları Ali bir bayram günü gezmeye giderler. Orada Muazzez’in önüne mendil atılır.-eski zamanlarda o kişiyi beğendiğini gösterme şekli-  Mendili atan Edremit’in en varlıklı ailelerinden olan fabrikatör Halil Bey’in oğlu Şakir’dir. Yusuf  Şakir’i hemen orada döver. Bu kavgaya kinlenen Şakir hem elindeki güçten hem de Yusuf’a olan kininden dolayı Muazzez  ile evlenmek ister. Zengin olduğu için Şahinde kızının Şakir ile evlenmesini ister. Salahattin Bey ve Yusuf  bu evliliği istemez. Bu evliliğinin olması için her yolu deneyen Şakir Salahattin Bey’e bir senet imzalatır ve onu mecbur bırakır. Bunu öğrenenen Yusuf  ise bakkal Ali’den borç alır ve borcu kapatır.Böylelikle Şakir’in planları suya düşer. Şöyle bir sorun başlar Muazzez artık Ali ile evlenmek zorunda kalır. Muazzez Yusuf’a Ali ile evlenmek istemediğini söyler.Yusuf içten içe Muazzez’i sevse de hem parası olmadığı hem de Şahinde’nin onu istemeyeceğini bildiği için Muazzez’e açılamaz ama bir gün Muazzez Yusuf’a onu sevdiğini söyler.Yusuf’un resmen hayalleri gerçek olmuş olur.

Muazzez’in Ali ile evleneceğini duyan Şakir  Ali’yi bir düğünde öldürür ve kaza diyerek bu olaydan kurtulur. Hem ailesinin imkanları hem de sesini çıkaran  kimse olmadığından konu kapanır. Bu olayı fırsat bilen Şahinde kızını Şakir ile evlendirmeye çalışır bunun üzerine Yusuf  Muazzez’i kaçırır. Salahattin Bey onları bulur. Yıllarca büyüttüğü bu çocuğun kızına iyi bakacağını bilir. Onlara yardım eder. Düzenlerini kurmalarına, Yusuf’un iş bulmasına yardım eder. Kızının Yusuf ile evlenmesinden hiç memnun olmayan Şahinde intikam hırsı ile tutuşur ama yine de sesini çıkarmaz.

Salahattin Bey kalp krizi geçirerek ölür. (Okurken gözlerim doldu diyebilirim. Muazzez’in o çığlığı, üzüntüsü beni çok etkiledi. Sabahattin Ali öyle bir betimlemişti ki  sanki o odadaydım bende. Kız çocukları bilir babalar bizler için daha özeldir.Canım babalarımız..)

Salahattin Bey’in ölmesi ile her şey değişir. Tüm düzenleri alt üst olur. Hem maddi hem manevi yönden Salahattin bey’in yokluğu hissedilir. Yeni kaymakam gelir köye ve Yusuf’un iş değiştirmesinin daha uygun olduğunu söyler. Bu iş değişikliğinde payı olan kişi tabi ki Şakir ve ailesidir. Bu iş değişikliğinden dolayı Muazzez ve annesi hem yalnız kalır hem de parasız kalırlar. Çok zor günler geçirirler. Şöyle bir örnek vermem gerekirse  Yusuf  bir gün işten eve gelir ama mutfakta yiyecek hiç bir şey bulamaz. Onun geldiğini gören Muazzez Yusuf ‘a karnın aç mı bir şey hazırlayayım mı diye sorarken bir şey alıp almadığını evde hiç bir şey olmadığını söyler. Burada insanın boğazı düğümleniyor çünkü benim ülkemde hala böyle yaşayan insanlar var.

Artık  toparlamam gerekirse  Yusuf’un yokluğunu, parasızlığı  fırsat bilen Şahinde kızını da alıp Şakirlerin evinde gezmelere ve tozmalara devam eder. Hatta bu gezme ve tozmalar artık onların evde devam eder. Geceleri sofra kurup alem yapan Şahinde kızını fuhuşa iterek  paralar ve hediyeler alır hem de yılların intikamını Yusuf’tan alır.Şahinde ve onun yaptıklarını tüm kasaba öğrenir.Bunu öğrenen Yusuf  Şahinde ile konuşur ama ne yazık ki bir etki etmez. Karısını alıp bu şehirden gitmek ister ama dönmesi gecikir geldiğinde ise olanları kendi gözüyle görür. Yeni gelen kaymakam, Şakir  gibi bir çok tip onlardadır silahını çıkarır ve onlarla çatışır. Sonra Muazzez’i alır atına atlar ve giderler.

Çok isterdim ki sonu böyle bitsin ama mutlu bitmedi.

“Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var, beyefendi! Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var…” (Sayfa61-YKY yayınları-2010 Basım)

“..Yaramın nerede olduğunu bilmiyorum.Yalnız bir yerlerim acıyor.Çok acıyor..” (Sayfa 211-YKY Yayınları-2010 Basım)

Kurşunlardan biri Muazzez’e gelmiştir ve Muazzez ölür onu bir yere gömen Yusuf  ise ortalıktan kaybolur.

Kitap ile ilgili düşüncelerimden de bahsetmek istiyorum. :)

Kitabın dili sade, akıcı ve güzel. Kitap 80 yıl önce yazılmasına rağmen oldukça sade bir dile sahip. Buradan anlıyoruz ki  Sabahattin Ali harika bir yazar eğer öldürülmeseydi belki de daha birçok harika kitap olacaktı edebiyatımızda.

Kitapta betimlemeler çok başarılıydı. Okurken sanki sizde oradaymışsınız hissi veriyordu.

 Kadının borç gibi alınıp verilmesi olayı yıllar önce de varmış hala günümüzde de var. Bu konu çok üzücü gerçekten kadına hak ettiği değer tam olarak ne zaman verilecek meraktayım doğrusu.

Kitapta tasvirler oldukça başarılı özellikle Anadolu’nun anlatılma şekli çok güzeldi.
Kaymakam üzerinden yapılan devlet, yönetim, yolsuzluk insan kayırma,torpil o gün de varmış bugün de devam ediyor.Kitap ülke sorunlarına resmen ışık tutmuş geçmişten.Ah şu bürokrasi..

Kitabın geçtiği yerler Zeytinli, Akçay, Edremit, Balıkesir, Didim gibi yerler çok güzel anlatılmış. Bende oralara yolu düşen biri olarak çok beğendiğimi belirteyim. Tesadüf olarak bahsedilen yerlere gitmem güzel oldu. :)

Kuyucaklı Yusuf  ile İnce Memed’i benzeten bir kitle var. Genel olarak benzetmesem de konu olarak iki yazarda halk sorunları ve yaşananları işleyen, gerçekçi kişiler benzerlik olabilir diyebilirim.

Bir de kitapta bazen Yusuf çok gri kaldı. Yani çok aktif  olamadı. Bir şeyleri fark etse de sessiz kaldı. Fazlasıyla iç hesaplaşmaları oldu. Bu biraz kitapta okuyucuyu geriyor.

Tabi ki kitapta daha birçok olaylar var. Bunların hepsini anlatmam mümkün değil. Kitap ile ilgili bazı detaylar okuyucuya kalmalı :)

Ama kitabı okurken boğazınız gerçekten düğümleniyor . Bazen düşünüyorum Kürk Mantolu Madonna mı yoksa Kuyucaklı Yusuf mu diye. Çünkü Kuyucaklı Yusuf  Kürk Mantolu Madonna gibi popüler olmadı bu popüleritenin etkisi ile mi kitap abartıldı? İkisini de okudum ve beğendim. Denk gelirseniz siz de okuyun derim.

Görüşmek üzere.
Tüm sevgimle :)



7 Aralık 2017 Perşembe

Elde Var Hüzün-Attila İlhan


Merhaba
Uzun zaman oldu yazı yazmayalı. Sınavlar,dersler derken buraya zaman ayırıp yazamadım ama yazmayı çok özledim.

Ümit Yaşar Oğuzcan’ın Şiir Denizi kitabı ile ilgili yazı yazmıştım. Bu yazım da bir şiir kitabı olacak.Yine bir şiir kitabı ile geri dönüyorum . :)

Attila İlhan’ın Elde Var Hüzün kitabını okudum. Kitap hakkındaki fikirlerimden kısaca bahsedecek olursam kitap tam bir Attila İlhan kitabıydı. Şöyle ki; işlediği konular , bazı şiirlerinde insanı düşündüren şeyler,dili,şiir ölçüleri Attila İlhan’a özgü şeylerdi.Mesela Attila İlhan kitabında  “Bazı şairlerin aksine , ben, ne şiir “yapıyorum” ne de şiir “yazıyorum”. Ben şiir “söylüyorum” diyor.

Çoğumuz şiiri bir kelime işi sanır: En uygun kelimeleri seçmesini, en elverişli mısraları kurmasını bileceksin! Mısra bir kelime katarı olduğuna göre, kelimeyi usturuplu  seçtin mi, mesele yok, önce mısraların, giderek şiirin, kurtuldu demektir. Kelimeye ağırlık veren şiir anlayışı, kökenin de biçimseldir ya, bu elbette , biçimsel olmayan şiir anlayışı ,kelimeyi önemsemeyecek demek değildir.Galiba bütün iş, kelimeyi ele alıp değerlendirdiğimizde düğümleniyor.

Ben Attila İlhan ve şiirlerini seven biriyim. Ama kitabı sevmemde ki en büyük etkenlerden biri de bazı şiirlerden önce Baki, Ziya Paşa, Rasih, Kadı Burhanettin gibi şairlerin dizelerinin yer alması.Divan Edebiyatı seven biri olarak bunu çok sevdim. 
Özellikle Rasih’in yazmış olduğu  gazelin bu bölümünü çok sevdim.

dilde gam var şimdilik lûtfeyle gelme ey sürûr
olamaz bir hânede mihmân mihmân üstüne

“ey mutluluk; gönlümde şimdi gam var, lütfet sen gelme.
çünkü bir evde misafir üstüne misafir uygun olmaz








Kitap da sadece şiirler yok Attila İlhan ve siyasi düşünceleri, yazdığı yazılar, aldığı ödüller,genç şairler ile olan iletişimi,onlar ile ilgili düşünceleri,Garip Akımı(Garipçiler) ve İkinci Yeni hakkındaki düşünceleri, Nazım Hikmet ve şiir hakkındaki fikirleri de yer alıyor.Böylelikle kitap sadece bir şiir kitabı olarak kalmıyor.Attila İlhan’ı daha da iyi tanıma fırsatı sunuyor.

Elde Var Hüzün kitabında  ölüm, aşk, cinsellik, yalnızlık gibi konular ele alınmış.

Kitaba da ismini veren Elde Var Hüzün şiiri ile başlayalım.

Elde Var Hüzün

söyleşir
evvelce biz bu tenhalarda
               ziyade gülüşürdük
pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
ne meseller söylerdi mercan köz nargileler
        zamanlar değişti
               ayrılık girdi araya
                              hicrana düştük bugün
ah nerde gençliğimiz
sahilde savruluşları başıboş dalgaların
yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller
                                                 elde var hüzün

o şehrâyin fakat çıkar mı akıldan
çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
sırılsıklam âşık incesaz
        kadehlerin mehtaba kaldırılması
                        adeta düğün
hayat zamanda iz bırakmaz                                
bir boşluğa düşersin bir boşluktan
birikip yeniden sıçramak için
                                        elde var hüzün                                   


Elde Var Hüzün şiirini Berrin Ötenel çok güzel okumuş.Youtube linkini buraya bırakıyorum dinlemek isterseniz buyurun :)
                                             



















Görüşmek üzere
Tüm sevgimle..
           




4 Nisan 2017 Salı

Şiir Denizi-Ümit Yaşar Oğuzcan



Merhaba benim gibi şiiri çok sevenler :)

Bugün  Ümit Yaşar Oğuzcan’ın Şiir Denizi kitabından bahsedeceğim.

634 sayfalık bir kitap Şiir Denizi.Ümit Yaşar Oğuzcan’ın  oğlu  babasının şiirlerini bu kitapta düzenleyerek toplamış.

Ümit Yaşar Oğuzcan kitapta genellikle aşk,ölüm gibi konular işlemiş.Hatta kitaptaki Ölümdü O şiirinde “Ben aşkın ve ölümün şairiyim.”  diyor.

Şair olmanın ilk kuralı aşk galiba.Çünkü bu kadar güzel şiirler hep aşk üzerine bu kadar güzel mi yoksa zor bir duygu mu bu aşk ki  adamı/kadını şair ediyor?

Kitaptaki şiirler bazen güzel bir aşkı,bazen ölümü, bazen umutsuzluğu bazen de tatlı takılmaları hissettiriyor.Ben şiir okumaktan keyif alıyorum, Ümit Yaşar Oğuzcan’ı merak ediyorum diyorsanız mutlaka okuyun. :)

Ümit Yaşar Oğuzcan’ın en meşhur şiirlerinden birisi Milyon Kere Ayten bu kitapta bulunmakta.O şiiri okurken ben çocukluğuma gittim.Bilirsiniz belki Sıdıka dizisi vardı.Hasibe Eren’in başrolde olduğu.Orada bir bölümde Sıdıka’nın babası Ali Erkazan Milyon Kere Ayten şiirini okumuştu ama harika okumuştu.Bir an çocukluğum aklıma geldi  güzeldi çocuk olmak.O sahnenin videosunu aradım ama bulamadım.Denk gelirseniz dinleyin :)



Gözlerin şiiri de çok beğendiğim bir şiir oldu.


Bazı yerler de gülümsetiyor,bazı yerler ise düşündürüyor.Ölüm diye bir gerçek var unutmayın deniyor aslında.


Ve diğer beğendiğim şiirler.. :)






Umarım keyifle okumuşsunuzdur.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.
Sevgiyle kalın..





1 Nisan 2017 Cumartesi

Edebiyat Mutluluktur-Zülfü Livaneli


Merhaba

Bloğuma yazı  yazmayı özlemişim. Kısa bir aradan sonra yazılara tekrar devam :)

Bugün çok keyif alarak okuduğum Zülfü Livaneli’nin  Edebiyat Mutluluktur kitabından bahsedeceğim. Zülfü Livaneli’nin kalemi o kadar güçlü, anlatımı o kadar güzel ki bir kez daha hayran oldum kendisine.

Sevdalım Hayat, Kardeşimin Hikayesi’nden sonra Edebiyat Mutluluktur kitabını okudum. Gerçekten çok ama çok keyif alarak okudum.

Edebiyat çok geniş bir kavram.İçine Sadi’nin,Hafız’ın Shakespeare’in şiiri de girer, Homeros’un destanları, Binbir Gece Masalları,Evliya Çelebi’nin Seyahatname’si de.Tiyatro oyunları, eskilerin “tecrübe-i kalemiye” dedikleri denemeler, düzyazı şiirler, hepsi o geniş edebiyat kavramının içinde.

Hayatta yapılan her güzel iş gibi, kitap da zevk alarak okunmalı.Edebiyat , ne kadar derin düşünceler anlatılırsa anlatılsın,bunları okura verecek, sayfaları sabırsızlıkla çevirtecek,hatta “Aman bitmesin” dedirtecek bir biçime büründürme sanatıdır.

Zülfü Livaneli’nin köşe yazılarının olduğu bu kitapta , edebiyatın şiir,müzik,yazarlar,dili kullanma gibi konular ile ilgili yazılar var.Edebiyat Mutluluktur kitabı size harika bir edebiyat birikimi bırakıyor.Yeni kitaplar,farklı düşünceler dünyada edebiyat,bir çok yazar ve şair hakkında bilgiler derken kitap son derece keyifli bir hal alıyor.Dediğim gibi Zülfü Livaneli kalemini o kadar güzel kullanmış ki okuduğum her satır da evet bende böyle düşünüyorum dedim.

Zülfü Livaneli’nin röportajları,en çok sevdiği kitapları, Yaşar Kemal hayranlığı,Nazım Hikmet’i çok güzel anlatması benim en sevdiğim bölümlerdi  kitapta.

Aslında kitabı çok fazla anlatmak daha detaylı yazmak istiyorum ama dediğim gibi öyle bir kitap ki –edebiyatı çok seviyorsanız- okumadan o tat alınmaz.O yüzden altını çizdiğim,çok sevdiğim yerleri paylaşarak kitap hakkında biraz bilgi vermiş olayım.
















Söylemek anlatmak istediğim her şeyin altını çizdim.Umarım keyifle okursunuz bir sonraki yazı da görüşmek üzere.
Sevgiyle kalın..





6 Ocak 2017 Cuma

Şiir Tuttu Elimden-Perihan Baş


Merhaba :)

Kış geldi havalar soğudu derken ben artık daha fazla şiir okumaya başladım.Şiir okumayı çok seviyorum ama havalardan dolayı daha fazla şiire yöneldim.Duyguların bu kadar güzel anlatılmasını seviyorum şiirde.Biraz hasta olduğum (soğuk algınlığı :)) için nane limon kitabıma eşlik etti. :)

Bu yazımda Şiir Tuttu Elimden  şiir kitabından  bahsedeceğim. Bence Kitap yayın evine ait olan kitabımızın şairi Perihan Baş.Kadın şairleri gördükçe çok mutlu oluyorum.Bir önceki yazımda bu konu ile ilgili düşüncelerimden bahsetmiştim.Erkek egemenliğinin şiir de aşırı hakim olması beni hep rahatsız etmiştir.Bunun üzerine fazla konuşmadan kitaptan bahsetmeye devam edeyim.

Kitapta bizi böyle bir sayfa karşılıyor.
                                     




Kitaptan çok şairin hayatından bahsetmek  istiyorum.Çünkü zorluklara rağmen hayallerinden vazgeçmeyen,bir şeyler için çabalayan insanları hep hayranlıkla izlerim.Olması gereken de bu değil mi? Hayallerimizden, çok sevdiğimiz şeylerden vazgeçersek ne anlamı kalır hayatın?

Perihan Baş’ın hayatından bahsettiği önsözü eklemek istiyorum.

‘ “Bayburt’ta doğdum. Doğu Beyazıt,Erzurum,Trabzon,Zonguldak,İzmit ve Ankara’da yaşadım.Annemin genç yaşta  gözlerini kaybetmesi nedeniyle orta ikideyken okulu bırakmak zorunda kaldım.O zamandan beri bu birbirine geçmiş iki acının izini taşırım. Daha çocukluktan çıkmadan, aniden bütün ailenin sorumluluğunu taşıyan bir yetişkin olmuştum. Akşam sanatta dikiş öğrendim,yıllarca dikiş dikerek gücümün çok üstünde çalışarak yokluğu parmaklarımla ittim.Bu arada okuyup yazmaktan asla vazgeçmedim.Öyküler yazdım,çocuk oyunları ve şiirle devam ettim,şiirlerimin bazıları dergilerde yayınlandı.Sözcüklerin olağanüstü bileşimini hissetmenin doğanın bana bir armağanı  olduğunu düşünüyorum ve onu sevinçle kabul ediyorum.” ’

Şiir Tuttu Elimden kitabı,kadınların toplumdaki yeri,erkekler ve onların davranışları,özlem,aşk gibi konulardan bahsediyor.

BEN VE BEN

Bana ben öğrettim
Güçlü olmayı
Bana ben öğrettim
Engelleri aşmayı
Umudum rehber
Sabrım ışık
Doğruluk yolum oldu
Yaşama sevinciyle geldim bu güne
Ve yaşama sevinciyle devam edeceğim
Kalan ömrüme

Beğendiğim şiirler ise şunlardı.












 Ve evet edebiyat aşığı bir bilgisayarcı olarak kod yazarken okudum kitabı :)



Başka bir yazı da görüşmek üzere.
Tüm sevgimle..