" Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten
sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzez'in varlığı
Yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun
yokluğu müthişti. Onun bu kadar sebepsiz yere, bu kadar insafsızca Yusuf'un
hayatından koparılması çıldırtacak kadar acı idi. Hayatında asıl aradığı şeyin
Muazzez olmadığını biliyordu, fakat Muazzez olmadan bunu aramaya muktedir
olamayacağını sanıyordu.” ( Sayfa 200 –YKY Yayınları-2010 Basım)
Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf kitabından
bir bölümle başlamak istedim bu yazımda. Okuduğum en güzel kitaplardan
biri diyebilirim. Açıkçası Sabahattin Ali’nin kitapları arasında da en sevdiğim
Kuyucaklı Yusuf oldu. Kitabın genel konusu hakkında bilgi verip daha sonra
düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
“1903 senesi sonbaharında ve yağmurlu bir gecede
Aydın’ın Nazilli kazasına yakın Kuyucak köyünü eşkıyalar bastılar ve bir karı
kocayı öldürdüler.” Diye başlıyor kitap. Bir cinayet ile başlayan kitap zamanla
çok başka konular işleyecek.
Cinayeti soruşturmaya gelen kaza kaymakamı
Salahattin Bey’in dikkatini çeker Yusuf ve onu evine götürür. Çünkü evlat
edinmek ister bu cesur ve dik başlı çocuğu. Karısı Şahinde ise Yusuf’u
istemez.Yusuf’un serseri hatta eğitilemeyecek bir çocuk olduğunu düşünür.
Sadece kendi kızı Muazzez ile ilgilenmek ister. Şahinde oldukça zenginliğe,
güce ve gezip tozmaya düşkün birisidir.(Şahinde karakterini kitabı ilk okuduğum
andan itibaren sevmedim.) Salahattin Bey ise onun tam tersi beyefendi sessiz,
sakin ve duyarlı birisidir.
Yusuf’un onlarla yaşamasını istememesine rağmen
Salahattin Bey’den çekinen Şahinde sesini çıkarmaz ve birlikte yaşamaya
başlarlar. Yusuf eğitim hayatında başarılı olamaz çünkü okumayı, okulu sevmez. Salahatin
Bey’in tüm ısrarlarına rağmen okumaz. Hatta Salahattin Bey Yusuf’a okuması
gerektiğini söylediğinde Yusuf ona “Babam okumamıştı ama anama sözü geçiyordu, bizim
evde onun dediği oluyordu. Sen okumuşsun da ne olmuş bir karına söz
geçiremiyorsun “ diye cevap verir. Bunun üzerine Salahattin Bey daha fazla
ısrar etmez ve kendi zeytinliğinde Yusuf’un çalışmasını ister. Yusuf artık
zeytinlik ve işçiler ile ilgilenmeye başlar.
Yusuf
Muazzez’i çok sever ona ağabeylik yapar ve ilgilenir. Hatta o evde
sadece Muazzez’i sever.Çünkü en iyi anlaştığı sadece Muazzez’dir.Bir bayram
günü Muazzez, Yusuf ve arkadaşları Ali bir bayram günü gezmeye giderler. Orada
Muazzez’in önüne mendil atılır.-eski zamanlarda o kişiyi beğendiğini gösterme
şekli- Mendili atan Edremit’in en
varlıklı ailelerinden olan fabrikatör Halil Bey’in oğlu Şakir’dir. Yusuf Şakir’i hemen orada döver. Bu kavgaya kinlenen
Şakir hem elindeki güçten hem de Yusuf’a olan kininden dolayı Muazzez ile evlenmek ister. Zengin olduğu için Şahinde
kızının Şakir ile evlenmesini ister. Salahattin Bey ve Yusuf bu evliliği istemez. Bu evliliğinin olması
için her yolu deneyen Şakir Salahattin Bey’e bir senet imzalatır ve onu mecbur
bırakır. Bunu öğrenenen Yusuf ise bakkal
Ali’den borç alır ve borcu kapatır.Böylelikle Şakir’in planları suya düşer. Şöyle
bir sorun başlar Muazzez artık Ali ile evlenmek zorunda kalır. Muazzez Yusuf’a Ali
ile evlenmek istemediğini söyler.Yusuf içten içe Muazzez’i sevse de hem parası
olmadığı hem de Şahinde’nin onu istemeyeceğini bildiği için Muazzez’e açılamaz
ama bir gün Muazzez Yusuf’a onu sevdiğini söyler.Yusuf’un resmen hayalleri
gerçek olmuş olur.
Muazzez’in Ali ile evleneceğini duyan Şakir Ali’yi bir düğünde öldürür ve kaza diyerek bu
olaydan kurtulur. Hem ailesinin imkanları hem de sesini çıkaran kimse olmadığından konu kapanır. Bu olayı
fırsat bilen Şahinde kızını Şakir ile evlendirmeye çalışır bunun üzerine Yusuf Muazzez’i kaçırır. Salahattin Bey onları
bulur. Yıllarca büyüttüğü bu çocuğun kızına iyi bakacağını bilir. Onlara yardım
eder. Düzenlerini kurmalarına, Yusuf’un iş bulmasına yardım eder. Kızının Yusuf
ile evlenmesinden hiç memnun olmayan Şahinde intikam hırsı ile tutuşur ama yine
de sesini çıkarmaz.
Salahattin Bey kalp krizi geçirerek ölür. (Okurken
gözlerim doldu diyebilirim. Muazzez’in o çığlığı, üzüntüsü beni çok etkiledi. Sabahattin
Ali öyle bir betimlemişti ki sanki o
odadaydım bende. Kız çocukları bilir babalar bizler için daha özeldir.Canım
babalarımız..)
Salahattin Bey’in ölmesi ile her şey değişir. Tüm
düzenleri alt üst olur. Hem maddi hem manevi yönden Salahattin bey’in yokluğu
hissedilir. Yeni kaymakam gelir köye ve Yusuf’un iş değiştirmesinin daha uygun
olduğunu söyler. Bu iş değişikliğinde payı olan kişi tabi ki Şakir ve
ailesidir. Bu iş değişikliğinden dolayı Muazzez ve annesi hem yalnız kalır hem
de parasız kalırlar. Çok zor günler geçirirler. Şöyle bir örnek vermem
gerekirse Yusuf bir gün işten eve gelir ama mutfakta yiyecek
hiç bir şey bulamaz. Onun geldiğini gören Muazzez Yusuf ‘a karnın aç mı bir şey
hazırlayayım mı diye sorarken bir şey alıp almadığını evde hiç bir şey olmadığını
söyler. Burada insanın boğazı düğümleniyor çünkü benim ülkemde hala böyle
yaşayan insanlar var.
Artık toparlamam gerekirse Yusuf’un yokluğunu, parasızlığı fırsat bilen Şahinde kızını da alıp Şakirlerin
evinde gezmelere ve tozmalara devam eder. Hatta bu gezme ve tozmalar artık
onların evde devam eder. Geceleri sofra kurup alem yapan Şahinde kızını fuhuşa
iterek paralar ve hediyeler alır hem de
yılların intikamını Yusuf’tan alır.Şahinde ve onun yaptıklarını tüm kasaba öğrenir.Bunu
öğrenen Yusuf Şahinde ile konuşur ama ne
yazık ki bir etki etmez. Karısını alıp bu şehirden gitmek ister ama dönmesi
gecikir geldiğinde ise olanları kendi gözüyle görür. Yeni gelen kaymakam, Şakir gibi bir çok tip onlardadır silahını çıkarır
ve onlarla çatışır. Sonra Muazzez’i alır atına atlar ve giderler.
Çok isterdim ki sonu böyle bitsin ama mutlu bitmedi.
“Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var,
beyefendi! Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var…” (Sayfa61-YKY
yayınları-2010 Basım)
“..Yaramın nerede olduğunu bilmiyorum.Yalnız bir
yerlerim acıyor.Çok acıyor..” (Sayfa 211-YKY Yayınları-2010 Basım)
Kurşunlardan biri Muazzez’e gelmiştir ve Muazzez
ölür onu bir yere gömen Yusuf ise
ortalıktan kaybolur.
Kitap ile ilgili düşüncelerimden de bahsetmek
istiyorum. :)
Kitabın dili sade, akıcı ve güzel. Kitap 80 yıl önce
yazılmasına rağmen oldukça sade bir dile sahip. Buradan anlıyoruz ki Sabahattin Ali harika bir yazar eğer
öldürülmeseydi belki de daha birçok harika kitap olacaktı edebiyatımızda.
Kitapta betimlemeler çok başarılıydı. Okurken sanki
sizde oradaymışsınız hissi veriyordu.
Kadının borç
gibi alınıp verilmesi olayı yıllar önce de varmış hala günümüzde de var. Bu
konu çok üzücü gerçekten kadına hak ettiği değer tam olarak ne zaman verilecek
meraktayım doğrusu.
Kitapta tasvirler oldukça başarılı özellikle Anadolu’nun
anlatılma şekli çok güzeldi.
Kaymakam üzerinden yapılan devlet, yönetim,
yolsuzluk insan kayırma,torpil o gün de varmış bugün de devam ediyor.Kitap ülke
sorunlarına resmen ışık tutmuş geçmişten.Ah şu bürokrasi..
Kitabın geçtiği yerler Zeytinli, Akçay, Edremit, Balıkesir,
Didim gibi yerler çok güzel anlatılmış. Bende oralara yolu düşen biri olarak
çok beğendiğimi belirteyim. Tesadüf olarak bahsedilen yerlere gitmem güzel oldu.
:)
Kuyucaklı Yusuf
ile İnce Memed’i benzeten bir kitle var. Genel olarak benzetmesem de
konu olarak iki yazarda halk sorunları ve yaşananları işleyen, gerçekçi kişiler
benzerlik olabilir diyebilirim.
Bir de kitapta bazen Yusuf çok gri kaldı. Yani çok
aktif olamadı. Bir şeyleri fark etse de
sessiz kaldı. Fazlasıyla iç hesaplaşmaları oldu. Bu biraz kitapta okuyucuyu
geriyor.
Tabi ki kitapta daha birçok olaylar var. Bunların
hepsini anlatmam mümkün değil. Kitap ile ilgili bazı detaylar okuyucuya kalmalı
:)
Ama kitabı okurken boğazınız gerçekten düğümleniyor
. Bazen düşünüyorum Kürk Mantolu Madonna mı yoksa Kuyucaklı Yusuf mu diye.
Çünkü Kuyucaklı Yusuf Kürk Mantolu Madonna
gibi popüler olmadı bu popüleritenin etkisi ile mi kitap abartıldı? İkisini de
okudum ve beğendim. Denk gelirseniz siz de okuyun derim.
Görüşmek üzere.
Tüm sevgimle :)