15 Aralık 2017 Cuma

Kuyucaklı Yusuf-Sabahattin Ali


" Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzez'in varlığı Yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti. Onun bu kadar sebepsiz yere, bu kadar insafsızca Yusuf'un hayatından koparılması çıldırtacak kadar acı idi. Hayatında asıl aradığı şeyin Muazzez olmadığını biliyordu, fakat Muazzez olmadan bunu aramaya muktedir olamayacağını sanıyordu.” ( Sayfa 200 –YKY Yayınları-2010 Basım)
Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf  kitabından  bir bölümle başlamak istedim bu yazımda. Okuduğum en güzel kitaplardan biri diyebilirim. Açıkçası Sabahattin Ali’nin kitapları arasında da en sevdiğim Kuyucaklı Yusuf oldu. Kitabın genel konusu hakkında bilgi verip daha sonra düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

“1903 senesi sonbaharında ve yağmurlu bir gecede Aydın’ın Nazilli kazasına yakın Kuyucak köyünü eşkıyalar bastılar ve bir karı kocayı öldürdüler.” Diye başlıyor kitap. Bir cinayet ile başlayan kitap zamanla çok başka konular işleyecek.

Cinayeti soruşturmaya gelen kaza kaymakamı Salahattin Bey’in dikkatini çeker Yusuf ve onu evine götürür. Çünkü evlat edinmek ister bu cesur ve dik başlı çocuğu. Karısı Şahinde ise Yusuf’u istemez.Yusuf’un serseri hatta eğitilemeyecek bir çocuk olduğunu düşünür. Sadece kendi kızı Muazzez ile ilgilenmek ister. Şahinde oldukça zenginliğe, güce ve gezip tozmaya düşkün birisidir.(Şahinde karakterini kitabı ilk okuduğum andan itibaren sevmedim.) Salahattin Bey ise onun tam tersi beyefendi sessiz, sakin ve duyarlı birisidir.

Yusuf’un onlarla yaşamasını istememesine rağmen Salahattin Bey’den çekinen Şahinde sesini çıkarmaz ve birlikte yaşamaya başlarlar. Yusuf eğitim hayatında başarılı olamaz çünkü okumayı, okulu sevmez. Salahatin Bey’in tüm ısrarlarına rağmen okumaz. Hatta Salahattin Bey Yusuf’a okuması gerektiğini söylediğinde Yusuf ona “Babam okumamıştı ama anama sözü geçiyordu, bizim evde onun dediği oluyordu. Sen okumuşsun da ne olmuş bir karına söz geçiremiyorsun “ diye cevap verir. Bunun üzerine Salahattin Bey daha fazla ısrar etmez ve kendi zeytinliğinde Yusuf’un çalışmasını ister. Yusuf artık zeytinlik ve işçiler ile ilgilenmeye başlar.

Yusuf  Muazzez’i çok sever ona ağabeylik yapar ve ilgilenir. Hatta o evde sadece Muazzez’i sever.Çünkü en iyi anlaştığı sadece Muazzez’dir.Bir bayram günü Muazzez, Yusuf ve arkadaşları Ali bir bayram günü gezmeye giderler. Orada Muazzez’in önüne mendil atılır.-eski zamanlarda o kişiyi beğendiğini gösterme şekli-  Mendili atan Edremit’in en varlıklı ailelerinden olan fabrikatör Halil Bey’in oğlu Şakir’dir. Yusuf  Şakir’i hemen orada döver. Bu kavgaya kinlenen Şakir hem elindeki güçten hem de Yusuf’a olan kininden dolayı Muazzez  ile evlenmek ister. Zengin olduğu için Şahinde kızının Şakir ile evlenmesini ister. Salahattin Bey ve Yusuf  bu evliliği istemez. Bu evliliğinin olması için her yolu deneyen Şakir Salahattin Bey’e bir senet imzalatır ve onu mecbur bırakır. Bunu öğrenenen Yusuf  ise bakkal Ali’den borç alır ve borcu kapatır.Böylelikle Şakir’in planları suya düşer. Şöyle bir sorun başlar Muazzez artık Ali ile evlenmek zorunda kalır. Muazzez Yusuf’a Ali ile evlenmek istemediğini söyler.Yusuf içten içe Muazzez’i sevse de hem parası olmadığı hem de Şahinde’nin onu istemeyeceğini bildiği için Muazzez’e açılamaz ama bir gün Muazzez Yusuf’a onu sevdiğini söyler.Yusuf’un resmen hayalleri gerçek olmuş olur.

Muazzez’in Ali ile evleneceğini duyan Şakir  Ali’yi bir düğünde öldürür ve kaza diyerek bu olaydan kurtulur. Hem ailesinin imkanları hem de sesini çıkaran  kimse olmadığından konu kapanır. Bu olayı fırsat bilen Şahinde kızını Şakir ile evlendirmeye çalışır bunun üzerine Yusuf  Muazzez’i kaçırır. Salahattin Bey onları bulur. Yıllarca büyüttüğü bu çocuğun kızına iyi bakacağını bilir. Onlara yardım eder. Düzenlerini kurmalarına, Yusuf’un iş bulmasına yardım eder. Kızının Yusuf ile evlenmesinden hiç memnun olmayan Şahinde intikam hırsı ile tutuşur ama yine de sesini çıkarmaz.

Salahattin Bey kalp krizi geçirerek ölür. (Okurken gözlerim doldu diyebilirim. Muazzez’in o çığlığı, üzüntüsü beni çok etkiledi. Sabahattin Ali öyle bir betimlemişti ki  sanki o odadaydım bende. Kız çocukları bilir babalar bizler için daha özeldir.Canım babalarımız..)

Salahattin Bey’in ölmesi ile her şey değişir. Tüm düzenleri alt üst olur. Hem maddi hem manevi yönden Salahattin bey’in yokluğu hissedilir. Yeni kaymakam gelir köye ve Yusuf’un iş değiştirmesinin daha uygun olduğunu söyler. Bu iş değişikliğinde payı olan kişi tabi ki Şakir ve ailesidir. Bu iş değişikliğinden dolayı Muazzez ve annesi hem yalnız kalır hem de parasız kalırlar. Çok zor günler geçirirler. Şöyle bir örnek vermem gerekirse  Yusuf  bir gün işten eve gelir ama mutfakta yiyecek hiç bir şey bulamaz. Onun geldiğini gören Muazzez Yusuf ‘a karnın aç mı bir şey hazırlayayım mı diye sorarken bir şey alıp almadığını evde hiç bir şey olmadığını söyler. Burada insanın boğazı düğümleniyor çünkü benim ülkemde hala böyle yaşayan insanlar var.

Artık  toparlamam gerekirse  Yusuf’un yokluğunu, parasızlığı  fırsat bilen Şahinde kızını da alıp Şakirlerin evinde gezmelere ve tozmalara devam eder. Hatta bu gezme ve tozmalar artık onların evde devam eder. Geceleri sofra kurup alem yapan Şahinde kızını fuhuşa iterek  paralar ve hediyeler alır hem de yılların intikamını Yusuf’tan alır.Şahinde ve onun yaptıklarını tüm kasaba öğrenir.Bunu öğrenen Yusuf  Şahinde ile konuşur ama ne yazık ki bir etki etmez. Karısını alıp bu şehirden gitmek ister ama dönmesi gecikir geldiğinde ise olanları kendi gözüyle görür. Yeni gelen kaymakam, Şakir  gibi bir çok tip onlardadır silahını çıkarır ve onlarla çatışır. Sonra Muazzez’i alır atına atlar ve giderler.

Çok isterdim ki sonu böyle bitsin ama mutlu bitmedi.

“Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de var, beyefendi! Ölünceye kadar insanın sırtından atamayacağı şeyler de var…” (Sayfa61-YKY yayınları-2010 Basım)

“..Yaramın nerede olduğunu bilmiyorum.Yalnız bir yerlerim acıyor.Çok acıyor..” (Sayfa 211-YKY Yayınları-2010 Basım)

Kurşunlardan biri Muazzez’e gelmiştir ve Muazzez ölür onu bir yere gömen Yusuf  ise ortalıktan kaybolur.

Kitap ile ilgili düşüncelerimden de bahsetmek istiyorum. :)

Kitabın dili sade, akıcı ve güzel. Kitap 80 yıl önce yazılmasına rağmen oldukça sade bir dile sahip. Buradan anlıyoruz ki  Sabahattin Ali harika bir yazar eğer öldürülmeseydi belki de daha birçok harika kitap olacaktı edebiyatımızda.

Kitapta betimlemeler çok başarılıydı. Okurken sanki sizde oradaymışsınız hissi veriyordu.

 Kadının borç gibi alınıp verilmesi olayı yıllar önce de varmış hala günümüzde de var. Bu konu çok üzücü gerçekten kadına hak ettiği değer tam olarak ne zaman verilecek meraktayım doğrusu.

Kitapta tasvirler oldukça başarılı özellikle Anadolu’nun anlatılma şekli çok güzeldi.
Kaymakam üzerinden yapılan devlet, yönetim, yolsuzluk insan kayırma,torpil o gün de varmış bugün de devam ediyor.Kitap ülke sorunlarına resmen ışık tutmuş geçmişten.Ah şu bürokrasi..

Kitabın geçtiği yerler Zeytinli, Akçay, Edremit, Balıkesir, Didim gibi yerler çok güzel anlatılmış. Bende oralara yolu düşen biri olarak çok beğendiğimi belirteyim. Tesadüf olarak bahsedilen yerlere gitmem güzel oldu. :)

Kuyucaklı Yusuf  ile İnce Memed’i benzeten bir kitle var. Genel olarak benzetmesem de konu olarak iki yazarda halk sorunları ve yaşananları işleyen, gerçekçi kişiler benzerlik olabilir diyebilirim.

Bir de kitapta bazen Yusuf çok gri kaldı. Yani çok aktif  olamadı. Bir şeyleri fark etse de sessiz kaldı. Fazlasıyla iç hesaplaşmaları oldu. Bu biraz kitapta okuyucuyu geriyor.

Tabi ki kitapta daha birçok olaylar var. Bunların hepsini anlatmam mümkün değil. Kitap ile ilgili bazı detaylar okuyucuya kalmalı :)

Ama kitabı okurken boğazınız gerçekten düğümleniyor . Bazen düşünüyorum Kürk Mantolu Madonna mı yoksa Kuyucaklı Yusuf mu diye. Çünkü Kuyucaklı Yusuf  Kürk Mantolu Madonna gibi popüler olmadı bu popüleritenin etkisi ile mi kitap abartıldı? İkisini de okudum ve beğendim. Denk gelirseniz siz de okuyun derim.

Görüşmek üzere.
Tüm sevgimle :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder