Kadere inanır mısınız?
Peki ya kader bir gün yolunuzu aşkla keserse…
Tutkuyu iliklerinizde hissederken aşktan korkup her
şeyden vazgeçmek zorunda kalırsanız…
Bazen imkansızlıklar geçicidir,bazen ise
imkansızlıklar hayallerle kesişir.
Kitabı elime aldığımda bu cümlelerden çok etkilenmiş
ve okumaya karar vermiştim.
Harika bir kahve kokusu eşliğinde bu yazıyı
yazıyorum.Kahveleriniz hazırsa okumaya devam :)
Epsilon Yayınevi’ne ait olan kitabın orijinal adı Duke
and I.(Sweet November vakası yine :) ) Kitapta tarih (historical :)) ve bol aşk
var.1800’lü yıllarda geçen ve karakterleri oldukça güzel bir kitap.Yüreğe Söz
Geçmiyor seri kitaplarından.Yani Bridgerton Serisi kitaplarının ilki.Bridgerton
demişken artık kitaptaki karakterlerden ve kitabın konusundan bahsedeyim.
İlk ve ana karakterimiz Daphne.Bridgerton ailesinin dördüncü
çocuğu ve ilk kızları.
Daphne’den bahsetmeden önce Bridgerton ailesinden
mutlaka bahsetmem lazım.Çünkü bu güzel aile bahsedilmeyi hak ediyor.Zaten
kitabın bu kadar keyifli olmasında Bridgerton ailesinin büyük payı var.
NOT:Bu resme görsellerde denk geldim.Umarım bir yerle ilgisi yoktur.
Daphne ile birlikte Bayan Violet Bridgerton’un 8
çocuğu var.(İsimlerindeki ironi ise en keyif aldığım)
Antony,Benedict,Colin,Daphne,Eloise,Francesca,Gregory,Hyacinth.Birbirlerine
fiziki olarak çok benzeyen kardeşler.Hepsi kahverengi saçlara ve karakteristik
yüzlere sahip.
Daphne de kahverengi gözlere sahip,eğlenceli ve
gülmeyi seven bir karakter.Oldukça hoş bir bayan.Kalabalık bir aile de büyüdüğü
için evlenmek ve çocuklarının olmasını istiyor.
Ana karakterimiz Daphne’den sonra diğer ana karakterimiz
Simon’u anlatabilirim.Simon Arthur Henry Fitzranulph Basset kısaca Hastings
Dükü.
Yıllar geçer Simon çok yakışıklı ve başarılı bir
genç olur.Okulunu birincilikle bitirir.Konuşması düzelir,herkesin hayran olduğu
biri olur.Ama babasını hiç affetmez.
Babası öldükten sonra Londa’ya gelir Çünkü Hastings
Dükü artık odur.
Simon’un Londra’ya gelmesi Hasting Dükü olması artık
onu aranılan damat -tüm annelerin listesinde olan biri- haline getirir.Hiç
evlenmeyeceğini söyleyen Simon için zor günler başlamıştır.Lonra’ya gelen Simon
aslında hayatının bu kadar değişeceğini tahmin etmez.
Katılmak zorunda olduğu bir baloda Daphne ile
karşılaşır.(Tanışmaları bayağı komik ve ilginç ama onu da anlatmam demek tüm
kitabı anlatmak ile aynı oluyor.)Daphne’den çok etkilenen Simon onun yakın
arkadaşı Antony’nin kardeşi olduğunu öğrendiği zaman mesafe koyar ve uzak
durur.
“Sen en yakın arkadaşımın kardeşiydin.Bana tam
anlamıyla yasaklanmıştın.Ne yapabilirdim ki?Hiçbir şey yapamıyordum.Hayal
etmenin dışında.” Sözüyle Simon’un
duygularını anlayabiliriz.
Yine de tüm cemiyet anneleri ve kızlarından sıkılan
Simon dans ederken Daphne’ye bir teklifte bulunur.Bütün hayatları
değişir.Teklif; herkes onların çift olduklarını sanacak böylelikle Simon
annelerden uzak kalacak,Daphne ise Simon ile ayrıldıklarında tüm erkeklerin
gözdesi olacak.Bu olaya sıcak bakan Daphne teklifi kabul eder.Ama unuttuğu bir
şey var duygular!
En önemli kişilerden biri Lady Whistledown’dan
bahsetmeliyim.Kendisi Cemiyet Haberleri gazetesinde yazar.Tüm olayları
detaylarıyla biliyor ve bunu gazetesinde yazıyor.Onun kim olduğunu kitap bitene
kadar merak edip çözmeye çalışıyorsunuz ama hem bulamıyorsunuz hem de kitabı bu
kadar keyifli hale getirdiği için seviyorsunuz.Bu arada Lady Whistledown Daphne’ye
takmış durumda.Birçok haberinde ondan bahsediyor.
Galiba biraz yazıyı uzattım.Umarım gereksiz detay vermemişimdir. :) Kısaca toparlamam gerekirse aslında Simon ve Daphne birbirlerinden çok hoşlanmalarına rağmen birbirlerine açılmazlar.Bir gün bir baloya giderler ve Daphne artık Simon’u sevdiğini onsuz olmak istemediğini anlar.Simon ile bahçede yürürler.(1800’lü yıllarda balodaki kızların karanlık bahçede yürümesi fazlasıyla dedikodu sebebi-günümüzde durum farklı sanki :)- )
Daphne’yi seven ve ondan çok etkilenen Simon Daphne
ile yakınlaşır.Ve asıl olay Anthony bu fazla samimi yakınlaşmayı yakalar ve deyim
yerindeyse Simon’u eşek sudan gelinceye kadar döver.(Gerçekten de öyle o yüzden bu deyimi kullanmam gerekirdi.)
Yakın arkadaşının kız kardeşine bu kadar
yakınlaşmasına sinirlenen Anthony Simon ve Daphne’nin evlenmesini ister.Ama
Simon asla evlilik gibi bir düşüncesi olmadığını, bir gün evlenecek olsa bu
kişinin Daphne olacağını ama asla evlenmeyeceği için bunun imkansız olduğunu
söyler.Bunun üzerine Anthony onu düelloya davet eder ve Simon kabul eder.(Burada
şu şarkı aklıma geldi mazur görün ”O zaman ya düğünsün ya ölüm.”)
Bugün keyfim yerinde o yüzden biraz esprili ve uzun
bir yazı oldu.
Daphne ise onunla evlenmek yerine ölmeyi tercih eden
Simon’a çok kırılır ama yinede ölmesini istemediğini evlenmeleri gerektiğini
söyler ve Simon’u ikna eder.Düğünleri olur evlenirler.Simon babasına olan
öfkesinden dolayı çocuk istemez çünkü onu babasına olan öfkesi yönetiyor.Bu
onların evliliklerindeki en büyük sorun olur.Bir süre ayrı kalırlar ve
sorunlarını çözerler.Bu tatlı çiftin dört çocuğu olur.(Ve evet isimleri ironi
:))
Bazen imkansız dediğimiz olaylar gerçek olur.Asla
istemediğimiz şeyleri ikna edilerek isteriz kitapta bu çok güzel anlatılmış.İmkansızlıklar
ve zorluklar gözünüzü korkutmasın.
Kitabın sonunu ve bundan sonrasını anlatmam kitabı
tamamıyla anlatmak ve okuyucuya hiçbir şey bırakmamak yanlış olur.Çünkü kitabın
kilit noktaları bu bölümler.Genel olarak kitabı sevdim.Eğlenceli ve güzel bir
aşk hikayesi var.Okumanızı tavsiye ederim.
Bu arada Simon’un
dış görünüşünden bahsetmedim.Uzun boylu,kaslı,cüsseli,aşırı güzel mavi
gözler ve harika koyu kahve saçlar.Bence siz anladınız Daphne ve beni :)
Kitapları yorumlarken puanlama sistemini sevmiyorum
ama genel olarak bilgi vermeliyim.
Orijinal Adı: Duke
and I
Seri Adı: Bridgerton Serisi
Çeviren: Eda Özelmas
Yayınevi: Epsilon
Kategori: Aşk(Bestseller,Tarihi aşk)
Yayınlandığı yıl: 2008
Sayfa
Sayısı: 368
Bir başka yazıda görüşmek üzere..
Tüm sevgimle.