Nisan ayının ilk yazısıyla merhaba :)
Bugünkü kitabım Canan Tan’ın İz kitabı.Genel olarak
Canan Tan’ın kitaplarını ve dilini sevdiğim için hızlı bir şekilde okuyup
bitirdim kitabı.Canan Tan genel olarak karakterlerinde kadınları güçlü
karakterler olarak seçer bu yüzden de
ben bu karakterleri seviyorum.
Kitabın konusu ve karakterlerinden kısaca bahsedeyim
:) Verda babası gibi başarılı bir
avukattır.İstanbul da yaşayan Verda babası Vedat Karacan’ın intihar ettiğini
öğrenince Ankara’ya gider.Verda’yı burada
bir sürü anı ve şüpheler beklemektedir.Babasıyla uzun zamandır arası iyi olmadığı
için görüşmeyen Verda büyük bir pişmanlık yaşar.Babasının neden intihar
ettiğini araştırmaya başlar.Öğrendiği gerçekler ve doğru bildiği yanlışlar ile
Verda en büyük keşkelerinden birini yaşar.
Yıllar önce babasıyla çok iyi anlaşan hatta ona
hayran olan Verda anne ve babasının boşanmasıyla birlikte zor günler
geçirir.Verda’nın anne ve babası ile olan ilişkileri,mücadelesi,kızgınlıkları ve
iç dünyası okuyucuya çok iyi anlatılmış.Oldukça uysal ve anlayışlı bir kız olan
Verda’nın bu boşanma sürecinde nasıl değiştiği ve neler yaptığı da komik bir
şekilde anlatılmış.
Babası ile görüşmediği sürede annesine iyice
bağlanan Verda’nın yaşadığı acılar ve zorluklar ise okuyucuya birebir geçiyor.Mesela
annesinin Alzheimer olduğunu öğrendiğinde yaşadıkları beni çok üzmüştü.Bir
evladın annesinin gözünün önünde her gün biraz daha kötü olması çok zor bir
durumdu.
Verda babasının yarım bıraktığı Çayyolu davasını
üstlenir.Ama karşı tarafın avukatı babasının yanında daha önce staj yapan Vural
Türkoğlu’dur.Bu dava ve konu ile ilgili daha fazla detay yazamayacağım. :)
Çünkü hem kitabın sonunu hem de konuyu tamamen anlatmak istemiyorum. :)
Babasını canından çok seven biriyim.Biz kızlar
babalarımızı çok severiz.Bizim için babalar her zaman en değerlidir.Biz en çok onları sever,onlara
kırılır ve en çok onları önemseriz.Bu yüzden kitapta Verda ve babası arasında
ki çatışmalar ve tartışmalar okurken beni biraz düşündürdü.Kitapta Verda ve
babası arasında babalar gününde şöyle bir yazışma geçiyor.
“Babalar
Günü’nde, babalık duygusundan nasibini alamamış, siz nüfus kağıdı üzerindeki
babama... Önce her hücresiyle evlat sevgisini hissedebilecek yumuşaklıkta bir
kalp, sonra da bu sevgiye asla karşılık bulamayacak olmanın kahredici acısını
ömür boyu çekmenizi diliyorum.” Diyen
Verda’ya babası şöyle karşılık veriyor.
“Yazdıklarınla zehirlemek
istiyorsan yorma kendini. Kestirmeden, iki üç gram zehir gönder, olsun bitsin.”
Umarım kimse böyle şeyler yaşamaz.
Birde bu kitapta bana kalanlardan biri ise bir şeyler için geç kalmamak oldu.Bence çok geç kalıyoruz ve pişman oluyoruz.Başkalarını dinliyoruz ama kendimizi hiç dinlemiyoruz.Ne hissediyoruz ne düşünüyoruz bunu unutuyoruz.Başkalarının aklıyla değil kendi istediğiniz gibi yaşayın.Kıssadan hisse dersek geç kalmayın pişman olmayın..
Tüm sevgimle..