2 Nisan 2016 Cumartesi

İz-Canan Tan


Nisan ayının ilk yazısıyla merhaba :)

Bugünkü kitabım Canan Tan’ın İz kitabı.Genel olarak Canan Tan’ın kitaplarını ve dilini sevdiğim için hızlı bir şekilde okuyup bitirdim kitabı.Canan Tan genel olarak karakterlerinde kadınları güçlü karakterler olarak seçer  bu yüzden de ben bu  karakterleri seviyorum.

Kitabın konusu ve karakterlerinden kısaca bahsedeyim :)  Verda babası gibi başarılı bir avukattır.İstanbul da yaşayan Verda babası Vedat Karacan’ın intihar ettiğini öğrenince Ankara’ya gider.Verda’yı  burada bir sürü anı ve şüpheler beklemektedir.Babasıyla uzun zamandır arası iyi olmadığı için görüşmeyen Verda büyük bir pişmanlık yaşar.Babasının neden intihar ettiğini araştırmaya başlar.Öğrendiği gerçekler ve doğru bildiği yanlışlar ile Verda en büyük keşkelerinden birini yaşar.

Yıllar önce babasıyla çok iyi anlaşan hatta ona hayran olan Verda anne ve babasının boşanmasıyla birlikte zor günler geçirir.Verda’nın anne ve babası ile olan ilişkileri,mücadelesi,kızgınlıkları ve iç dünyası okuyucuya çok iyi anlatılmış.Oldukça uysal ve anlayışlı bir kız olan Verda’nın bu boşanma sürecinde nasıl değiştiği ve neler yaptığı da komik bir şekilde anlatılmış.

Babası ile görüşmediği sürede annesine iyice bağlanan Verda’nın yaşadığı acılar ve zorluklar ise okuyucuya birebir geçiyor.Mesela annesinin Alzheimer olduğunu öğrendiğinde yaşadıkları beni çok üzmüştü.Bir evladın annesinin gözünün önünde her gün biraz daha kötü olması çok zor bir durumdu.

Verda babasının yarım bıraktığı Çayyolu davasını üstlenir.Ama karşı tarafın avukatı babasının yanında daha önce staj yapan Vural Türkoğlu’dur.Bu dava ve konu ile ilgili daha fazla detay yazamayacağım. :) Çünkü hem kitabın sonunu hem de konuyu tamamen anlatmak istemiyorum. :)

Babasını canından çok seven biriyim.Biz kızlar babalarımızı çok severiz.Bizim için babalar her zaman  en değerlidir.Biz en çok onları sever,onlara kırılır ve en çok onları önemseriz.Bu yüzden kitapta Verda ve babası arasında ki çatışmalar ve tartışmalar okurken beni biraz düşündürdü.Kitapta Verda ve babası arasında babalar gününde şöyle bir yazışma geçiyor.
“Babalar Günü’nde, babalık duygusundan nasibini alamamış, siz nüfus kağıdı üzerindeki babama... Önce her hücresiyle evlat sevgisini hissedebilecek yumuşaklıkta bir kalp, sonra da bu sevgiye asla karşılık bulamayacak olmanın kahredici acısını ömür boyu çekmenizi diliyorum.” Diyen  Verda’ya babası şöyle karşılık veriyor.
“Yazdıklarınla zehirlemek istiyorsan yorma kendini. Kestirmeden, iki üç gram zehir gönder, olsun bitsin.”  Umarım kimse böyle şeyler yaşamaz.

Bu kitapta harika yerler öğrenebilirsiniz.Bir anda İstanbul da bir anda Anakara’da bir sokakta harika bir cafe de olabilirsiniz.Yada Akyaka’nın o güzel yerlerinde Azmak’ta yada bir Karadeniz turunda olabilirsiniz.Buralar en ince detayına kadar anlatılmış.Mesela ben Akyaka’yı çok merak ediyorum. :) Umarım yolum oralara düşer.Kitap için söyleyebileceklerim(yazacaklarım) bu kadar.Polisiye tarzında kitaplar seviyorsanız okuyun derim :)

Birde bu kitapta bana kalanlardan biri ise bir şeyler için geç kalmamak oldu.Bence çok geç kalıyoruz ve pişman oluyoruz.Başkalarını dinliyoruz ama kendimizi hiç dinlemiyoruz.Ne hissediyoruz ne düşünüyoruz bunu unutuyoruz.Başkalarının aklıyla değil kendi istediğiniz gibi yaşayın.Kıssadan hisse dersek geç kalmayın pişman olmayın..

Tüm sevgimle..